Bana baktın ama beni görmedin.
Sıcaklığın asla ulaşmadı bu küçük kızın kalbine.
Neden kaybettik birbirimizi, anneciğim?
Neredeydin?
Yoksa sorun ben miydim?
Bir çocuk neye ihtiyaç duyar? Sadece karnının doymasına mı, oyun oynamasına ya da uyumasına mı? Hayır. Bir çocuğun fiziksel ihtiyaçları kadar önemli olan başka ihtiyaçları da vardır: Sevilmek, değer görmek, duyulmak, güvende hissetmek ve onaylanmak gibi… Ve bu ihtiyaçların karşılanması için çocuğun bir bakım verene – çoğu zaman bir anneye – duygusal olarak bağ kurması gerekir. İşte bu noktada birçok insanın farkında bile olmadan yaşadığı bir eksiklik devreye giriyor: duygusal yoksunluk.
Anne, çocuğun yapışkanı ve onu muhafaza eden şeydir. Anne gerçekten orada olduğunda ve çocuğunu sevgiyle tuttuğunda, çocuk da tutunacak bir şeyi olduğunu hisseder. Sonuçta, tutunduğu şey annesinin kalbidir. s.98
📖 “Annenin Duygusal Yokluğu” Kitabı Neyi Anlatıyor?
Jasmin Lee Cori’nin Annenin Duygusal Yokluğu adlı kitabı, çocukluk döneminde annesiyle -ya da birincil bakım verenle- duygusal bağ kuramayan bireylerin yaşadığı içsel boşlukları anlamamıza yardımcı oluyor. Kitapta anlatılan anne figürü, “kötü” ya da “kötülük yapan” biri değil. Tam tersine çoğu zaman fiziksel olarak orada olan ama duygusal olarak çocuğuna ulaşamayan annelerden bahsediliyor.
Bu anneler belki kendi çocukluklarında da duygusal ihmal yaşamış, duygularla bağ kurmayı öğrenememiş ya da psikolojik olarak yeterince donanımlı olamamış olabilirler. Sonuçta farkında olmadan bir kuşak döngüsü devam eder: Görülmeyen çocuklar, bir gün ebeveyn olduklarında yine görmeyi ve göstermeyi öğrenmek zorunda kalır.
Yetersiz annelik görmüşseniz, işiniz iki katmanlı olacaktır: önce kendi yaralarınızı iyileştirmeniz, sonra da çocuğunuzla kendi anneniz ile olan ilişkinizden farklı bir ilişki kurmanın yeni bir yöntemini benimsemeniz gerekecektir. s.23
Fiziksel bir yarayı fark etmek kolaydır ama duygusal yaralar sessizdir. Ne zaman ki yetişkinlikte değersizlik hissiyle, yakın ilişkilerdeki zorluklarla ya da bir türlü anlam veremediğimiz boşluk duygusuyla yüzleşiriz; o zaman çocukluğumuza dönüp bakma ihtiyacı duyarız.
Kitap da bu yaraları fark etmek, tanımak ve iyileştirmek için bize hem anlayış hem de pratik öneriler sunuyor. Kendimizle daha sağlıklı bir ilişki kurabilmek için içimizdeki çocuğa kulak vermeyi öneriyor.
“Mutlu bir çocukluğa sahip olmak için asla geç değildir.” — Tom Robbins
Kitabın ruhunu en iyi belki de bu cümle anlatıyor. Geçmişimizi değiştiremeyiz ama onu anlayarak bugünkü ben’i, benliğimizi onarabiliriz. İçimizdeki çocuk hâlâ orada ve sevilmek istiyor.
Olgunlaştıkça ve yetersiz annelik görmüş çocuğun genellikle bir yetişkinin içinde var olmaya devam ettiğini ve o zamanki ihtiyaçlarının hâlâ geçerli olduğunu anladıkça, bu ihtiyaçların bazılarını kendimiz bile karşılayabiliriz. s.33
Bu kitap sadece annemizle olan ilişkimizi değil, kendimizle olan bağımızı da gözden geçirme fırsatı sunuyor. İçimizde bastırdığımız, ihmal ettiğimiz, görmek istemediğimiz duygulara ışık tutuyor. İçindeki çocukla bağ kurmak ve yeniden sevgiyle büyütmek, iyileştirmek isteyen her yetişkin bu kitaptan çok şey kazanabilir.
Sevgiler.
Büşra
Kanayan yaram. Okuyacagim