Kendini bilmek ne demektir? Adımız, en sevdiğimiz renk, hangi tür kitaplardan hoşlandığımız ya da en sevdiğimiz yemek nedir? Bunlar mıdır bu sorunun cevabı? Mesela birkaç soru sormanızı istiyorum kendinize cevabını vermenizi isteyeceğim türden. Geçmişte hangi olayların sizi dönüştürdüğünü, hangi kelimenin canınızı yaktığını, neden bazı şeylerden fazlasıyla tetiklendiğinizi biliyor musunuz?
Kendini bilmek bir anlamda içindeki hala çocuk kalmış yanımızın neye ihtiyaç duyduğunu anlamaktır. Sessizce geçiştirdiğin kırgınlıkların hangi yaraya dokunduğunu bilmektir. Kuşkusuz can yakan bir öğrenmedir ama aynı zamanda iyileşme başlatır. Kendini bildikçe anlam çoğalır yargı azalır.
Ne çok şey bilmeye çalışıyoruz. Kitaplar okuyor, insanları tanıyor, olaylardan dersler fikirler çıkarmaya çalışıyoruz. Çünkü anlam arıyoruz, bilmek, öğrenmek... Tökezlemek istemiyoruz ya da durmak istemiyoruz. Bir uğraş bir çaba içinde geçiyor hayat. Ama tüm bu çabaların içinde en önemli en temel soruyu pas geçiyoruz: Ben kimim?
Bir insanın kendine sorabileceği en zor soru belki de. 'Ben kimim?' Yüzleşmekten korkar insan. Kendiyle tanışmak, kendini bilmek en zoru. Cevap verememekten korkar insan. Bunca yıl bu zihin bu bedenle yaşayan ben, nasıl olur da bilmem kendimi?
Kierkegaard'ın nefis bir sözü var kendini bilmeyle ilgili.
“İnsan önce kendini bilmeyi öğrenmelidir ki sonra başka bir şeyi bilebilsin.”
Kendini bilmek aynaya bakmak da değildir. Susmak ve içindeki sesi gerçekten duymaya cesaret etmektir. Kendi içine dönmek orada bir süre huzursuzluk hissetmeden durabilmektir. Karanlık ve aydınlık yanlarımızı kabul etmek demektir. O yüzden kendimize sorması en zor soru diyorum. Zor ama iyileştirici bir gücü vardır. Sabır, dürüstlük, cesaret ister. Bu cesareti gösterebilenler yolculukta kendini tamamlamayı başarır.